8 Ekim 2012 Pazartesi

Serüvenim

Serüven... Küçüklüğümde hep aynı serüvenin hayalini kurardım; dünyayı gezme... Haberci'yı , Uzaklar'ı Coşkun Aral'ı, Osman Atasoy'u izlerdim. Onları düşünürdüm. 'Ne kadar mutlu olmalılar' diye düşünüyordum. Bilinmedik topraklarda kaşiftiler sanki kabilelerle, vahşi hayvanlarla mükemmel manzaraları görme fırsatlarını izledikçe içimdeki serüven bir tutkuya dönüşmüştü. Bazı zamanlarda babama heyecan içinde bu hayalimi anlatıp ona nasıl gidebileceğimi sorardım hatta bir keresinde dünyanın etrafını bir tekneyle ne kadar zamanda giderim, kaç yıl sürer? diye oturup hesaplattım. Babamın hoşuna giderdi. Dünyayı tanıma heyecanıma karşı mutlu görünüyordu. Yıllar geçerken ben biraz daha serüvenimden uzaklaştığımı hissediyordum. Başka hayaller ve planlar kuruyordum. Bozulan, başaramadığım hayallerime ve planlarıma karşı babam her seferinde John Lennon'un  'Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir.' sözünü tekrarlıyordu.

Biraz isyan, kızgınlık içindeki kırgın ben, bu söze o kadar karşı çıkıyordum ki her seferinde içimde 'hayır bu böyle olmamalı, insan hayal ettiklerini yapabilmeli yoksa ne anlamı var ki o zaman neden aklım var.'diyordum. Zaman, babamın dediğini yıllar sonra anlamamı sağladı. Bir formülü vardı. Hayallerini ulaşabileceğin bir noktaya çek diyordu. Bu dünyayı gezmekse eğer bunun için onun sana gelmesini bekleme sen ona doğru adım at eğer olmazsa üzülme sen ona doğru giderken başına gelenler yolunu değiştirebilir seni yoldan atabilir önemli olan senin o yolda olman..Formül: Cesaret, Yola Çıkmak, İlerlemek... Gerisini bırak hayat düşünsün.

Başıma gelenler, hayallerimdeki serüvenden beni her geçen gün uzaklaştırırken içime doğru bir serüvene doğru itti. Kendi içimde bilmediğim, tanımadığım o kadar yer vardı ki fark ettikçe en büyük serüvenin insanların kendi içlerinde bilmedikleri, merak ettikleri ve tanımaya çalıştıkları 'BEN' olduğunu düşünmeye başladım.

İnto The Wild filmini izlediğimde oradaki Alexander Supertramp gibi biriydim. O da her şeyi geride bırakıp Alaska'ya doğru yola çıkmıştı.  Aslında yolculuk boyunca dışarıdan çok kendi içinde bir serüvende ilerliyordu. Ailesinden, sistemden, ne yaşamak istediğinden yani kendisine ait her şeyi tanımaya çıkmıştı. Yalnız çıktığı bu yolculuğun sonunda da mükemmel bir sonuca varıyordu. ( Bu arada gerçek bir yaşam öyküsü ) 


Ben önce kendi serüvenime çıkmıştım, ölene kadar devam edecek bir serüvendeyim. Kendime dair keşiflerim   her zaman devam ediyor. Mesela şarkı söyleyemeyen biriyim şu anda fakat ruhumun bunu istediğini keşfettim. Notaları, sesleri, ritmi dinlemeyi ve ona eşlik etmeye çalışıyorum. 
Tutkum olan dünyayı gezmeyi de bırakmış değilim. Çünkü ben zaten yoldayım...