27 Kasım 2013 Çarşamba

Çıplak Ayak

'ayağın, çıplak olmasının dışında bir mutluluğu yoktur' der  İlhan Berk... Belki de insan olmanın dışında bir mutluluğumuz yoktur. Hatalar yapan, eksik bırakan, tamamlayamayan, derdini tam anlatamayayan, her zaman istediği yerde ve zamanda istediğini yaşayamayan insan olarak sadece 'İnsan' olmaktır mutluluğumuz aynı bir kuş gibi kedi gibi...Sadece VAROLMAK'tır bütün deneyimlediği... İyi olmak sandığımız gibi güzel olan değildir belki de şekilsiz ve biçimsiz bir kalıba girmeyenler iyidir belki de... Kendini ne kadar tölore edebilir ki insan kendi hatalarına karşı... Yaşamaya devam ettiği sürece içindeki doğru sanrılarıyla ne kadar dövüşebilir gerçekleri? Yoksa bir nehir misalı sadece akıp gider mi insan?

---
yalnız
düşsüz kalayım
ayağın, çıplak olmasının dışında bir mutluluğu yoktur
en derin varlığıdır çıplaklık
---
İlhan Berk

19 Kasım 2013 Salı

Siiiipesyelll



Malzemeler

20 kaymee
Ağzını yamultarak 'SEN Mİİİ YAPACAN' diyen kasaba karşı 'Sanane yaaarrrr ' yerine bir adet Sabır
Kaostan düzen doğar felsefesiyle yemeğe her boku karıştırma cesareti
Yemeğin fotoğrafları daha asortik dursun diye fotoğraf programı
Yerdeki kilim kenardan sırıtmasın kadrajı
Yağın bittiğini anlayıp 'yağsız tavada kendi yağıyla' yalanını çaktırmayan ustalık
'O kadar gözüm aç ki makarnaya da çok pis abanırım' ölçüsü

Osur Osur İpe As

Son yılların trendlerinden ya gülmemek, kasmak hatta kasmaktan kas katı kesmek hani böyle büyüdüğünü adam olduğunu göstermenin bir timsali ya gülmemek hattaaa adeta son yılların en yaygaaan hastalığı bu gülmemek profil fotolarımızın hepsi ciddi cool görüntüler über bakışlar (benimde var bu fotolardan) zamanee ayak uydurmacalar işte... Neyse nereden geldim ben bu konuya, gülmekten doğru!

Dün topuğu yırtık bir çoraba istisnasız 10 dakika güldüğümden beri düşünüyorum, hacı biz ne kadar kasar (ş değil efem bildiğin asena'nın 'S' si) olmuşuz ya la ! çocukluğumdaki gibi güldükçe arkasının geldiği kahkahalar attım. Hangi parayla bu kadar çok gülebilirsin, ya da hangi mevki seni böyle güldürebilir ey lafsalatası dedim. Zaten bir şeyi itiraf edeyim de ondan da kurtulayım ensemde durup söyle söyle diye sıkıştıyor o da beni yıllarca Okan Bayülgen'i akıllı adam bildim hala da bilirim lakin bir yerde anlaşamıyoruz. 'Osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yok' derdi.Oldu mu Okan! Kabul osuruk kadar aklım yok anasını satayım ve de acayip güldürüyor beni, yani gülme listemde yukarıları cortlatır. Hele de çocukken teyzemin 'cart osuruk canım osuruk pıs osuruk pis osuruk'lafına da çok gülmüştüm. Koca kadın o demiş ben mi gülmeyeceğim. Hem osuruk iletişimin çok üst bir aşamasını temsil eder. O aşama geri dönülemez Samimiyet aşamasıdır efem!! Bir kere kaçırdınız mı ? Etrafınızdaki resmiyet havasını dağıtırsınız. ( O duymamazlığa gelenler hiç boşuna hallenmeyin herkes sizin ne halt ettiğinizin farkında da çaktırmadı) Böyle en romantik dönemlerinde sevgililerin başına gelir ya hava soğukken falan yolda yürürken istemsiz bir kas salınmasıyla 'coorttttt' heh süper,oldu mu sana kenan doğulu'dan  'hava da aşk kokusu var' parçası arkasında handeciğim 'sana çok kırmızı yakışıyor' patlatsın.  ama benim en sevdiğim böyle en çok kasılan toplantı öncesi ya da resmi bir ortamda yapılanı suratlarda bir şebelek bakışları bir mağrur duruş, 'yıkılmadım, ayaktayım, dertlerimle başbaşayım' çalmakta. Neyse işte öyle çok zeki ve cool davranmaya kasarken bu kadar da paçozca zevklere sahibim. Yahu bu arada  benim 'özgüven' kayıp gören varsa bir ara eve yollasın çok meraklardayım bilesiniz. Bir yanım ilim ilim bilim bir yanım osur osur ipe as 
İşte çocukluk kahkahalarının sırrı burada a dostlar yani kimse sizi güldürmeye çalışmıyor ya da kimsenin bir yanlışına bakıp gülmüyorsunuz tamamen olayın içinde olup kahkahayı basıyorsunuz. Kaptınız gene reçeteyi hadi yine iyisiniz. Neeysee işte böyle de bir gün geçmekte bol bol gülelim illa ki zekice espriler şakalar olmasa da  



16 Kasım 2013 Cumartesi

Deli Deli Küpeli



'Delilik, belki de özgürlüğe açılan bir kapıydı. Bu kapıdan geçmek isteyen biz akıllılara kapılar sonuna kadar açılmıştı...'

Aklımdan bu cümle geçerken mutfakta bulaşıkları topluyordum, içimden devam ettim. 'Hatta belki de özgürlüğün sanıldığı gibi temiz bir kokusu da yoktu.'

Sonrasında dün izlediğim videolardan biri geldi aklıma, bilimsel olarak kuantum teorisini anlatan bu video da Prof Amca  ''Elektronlar arasında ayrılık yoktur. Daha da fazlası insanlar arasında da ayrılık yoktur. BİREYSELLİK BİR İLLÜZYON'dur.' diyordu. Bir telefon konuşmasında ağzımdan dökülenler geçti içimden sonra da

'Sevgiyi aradığımız her an  kendimize bizde olmadığını söylüyoruz. Kafadaki gözlüğü unutup evin her yerinde aramak gibi.  Sahip olmaya çalıştıkça da  kaybetme serüvenine doğru yol alıyoruz. Hele ki korkularımız belki de bizi biz yapan o korkuları sahiplenmedikçe iyicene kendimize yabancılaşıyoruz. Her şeyi olduğu gibi kabul etmediğimiz her an sevgiyi de kendimizden uzaklaştırıyoruz.'

ve devam ediyorum,

'Sevgi zaten güzeli ve güçlüyü istemiyor, içlerimizdeki çirkinleri sevdirme çabasında şekilsiz, vücudsuz, kelimesiz olanı olduğu gibi ve de ne şekil alacaksa alsın her şekli ile kabul etmek istiyor. O yüzden mutsuzluklarımız besleniyor da besleniyor. İçimizdeki çirkini sevmeyi cesaret edemiyoruz. Ne zaman iki kişi çirkinlerini sevmeye başlıyor o zaman gerçek sevgi ortaya çıkıyor.  Yani güzelken, iyi para kazanırken, gençken, sağlıklı iken değil; geleceğin getireceği belirsizlikle barış geliyor. '


'Deli deli küpeli' sözüne sadık

Kendi sözlerimi kendi kulaklarıma küpe ederek

Açıyorum kalbimi,

Çirkinlerimi sevmeye başlıyorum...

Güzelliğim de senden çirkinliğimde senden ey güzel hayat diyorum.
 

Ve biliyorum ki hayatta birisi diğer bir kişinin ona göre 'eksikliğinden, yanlışlarından, yalnızlıklarından,hatalarından' bahsederken aslında kendi içindeki eksiklik havuzuna dalıyor. Sevilmeye bir o kadar aç... Ona da açıyorum kalbimi...

Ve Pek Sayın Küpeliler burada yazıma son veriyorum başka bir küpeli yazı da görüşmek dileğiyle hepinizi canlarınızdan öpüyorum...




Kuantum ile ilgili videoyu da izlemek isteyenler için

13 Kasım 2013 Çarşamba

Laf Salatası

'çarpım tablosu ezberleyememe'dir'
'Nöronların elele tutunamaması'dır'
'Hocam ne olacak bu çocuğun hali'dir'
'Sınava sabahta çalışırım'dır '
'Kopyayı hocaya kaptırma'dır'
'Sigara dudakta yakalanma'dır'
'dur sen yanlış anladın'dır.'
 'aslında ben seni çok seviyorum da belli edemiyorum'dur'
'son bardağı içmeyecektim hacı'dır'
'bende tam seni arıyordum'dur'
'sen çok iyisin de ben sana göre değilim'dir'
 ' rüyamda seni gördüm üzgündün hayrola'dır'
 'O iş kolay hallederiz'dir'
 'o kadar makyaj bende de olsa'dır'
 'aslında çok yetenekliydim de elimden tutan olmadı'dır'
'ben ona bin basarım di mi'dir'
'Sen bana ver ben sana sonra öderim'dir'
'çok iyidir tanısan çok seversin'dir '
'o benden değil ben ondan ayrıldım'dır'
 'Şu fırtıda alayım kalkarız'dır'
'sen önden git ben 5 dakkaya geliyorum'dur'
 'beni bir arasın gör bak neler diyeceğim'dir'
'Dibi tutmuş ben unutmadım'dır'
'bende de olsa dükkan senin'dir'
'O kadar tuttum kapıya gelince gitti'dir'
'aslında bitmişti ama 'dır
'bu sefer gerçekten ayrıldık'dır'
'zaten içime de sinmemişti'dir'

Nero Pero

Sanırım biz sülalece camii duvarına işedik. Anneden sonra dayımı da doktorlara emanet ettik sağ salim de aldık sağolsunlar... Hayat böyle kafasına göre takılıyor bende izlemelerdeyim. Nereden geldiğini bilemediğim ansızın beliren mizah duygum ile en zor anların üstünden sekiyorum.  Annem namı değer Nero yaşadıklarından ötürü hala oryantasyon problemi yaşıyor. Cama bakıp 'gelip alacaklar beni' 'geldileeerrrr'  'annemi istiyorum' tarzındaki cümlelerinden de az çok nasıl bir ruh haline büründüğünü anlayabildim. Böyle durumlarda en iyi yöntem yine mizahla sekiliyor. Bu hem hasta için hem yakınları için en büyük sekici yöntem. Burada kişi ile dalga geçmekten bahsetmiyorum, durum ile dalga geçmekten bahsediyorum. Mesela annem korkup başını arkama sakladığında 'geldilleerr sakla beni' dediğinde terliği çıkarıp nereden geldiğini bilmediklerime savurup 'sizi gidiler hadi gidin bakim vermem Nero'yu' dediğimde kafasını kaldırıp bana bakıp kahkahayı basıyor. Geçen yıllarda da annemle ilgili bir yoğun bakım maceramızda eve geldiğinde  yerlerde olmayan balonları bana  patlatırıyordu, Arkasından geçmiş olsun ziyaretine gelen eski mantitoma  bakıp- o piti piti karamela sepeti diye şarkı söylemesi de ortamın onun için  ne kadar eğlenceli olduğunu anlatıyordu.(sonradan çocuk telefonlarıma çıkmamıştı nedenini şimdi anlıyom) Zihni işte bir noktadan sonra kendi algısında yeni bir gerçeklik oluşturuyor. Bize de ona ayak uydurmak kalıyor. Yani hayatta her şey çok güzel, düzenli, çok sağlıklı ya da çook normal olmak zorunda değil. Hele ki mutlu olmak için bazı şeylerin dağınık kalması, çirkin olması, olduğu gibi kabul görmesinden yanayım.  Bizim hikayemizde de balon patlatmak, terlik fırlatmak, mantitodan olmak olsun. Yeter ki gönüller bir olsun a dostlar... Hastalıklarınızdan öperim...

2 Kasım 2013 Cumartesi

X ve Y Arasında


X.
oysa bize hikayelerde hep kavuşmalar mutlu son olarak anlatıldı



cocukken ne kadar çabuk kanmışız herşeye



hoş, belkide içimiz çocuk kaldığı için hala hikayelere inanıyoruz



ne acı



  • Y.
    acı değil aslında



    hissetmek güzel şey



      X

    • hissetmek? çocuklar hisseder mi ki?



      • Y.
        hem de nasıl konışulmayan ne varsa hepsini hissederler



         
      • X
        bişey diyim mi.hani ben sana sordum ya, nası gidio falan die, sende anlaşıyoz hayatla falan dedin



        sanki katlanıyosun gibi geldi bana



          Y
        •  
          hayatta iki seçenek var ya yaşananları kabul edip akışta yer alırsın ya kabul etmeyip mutsuz olursun bana göre



          ben kabullendim kabul ettikçe de huzur buldum



            X
          •  
            hiç direnmez misin?



              Y
            •  
              direnmek canımı çok yakıyor ve durumu değiştirmiyor üstüne daha çok kasıyor



              kabul etmek yenilmek değil aslında belki de kazanmak



                X
              • yapma be güzelim.direnmeden kazanılan bi zafer olabilir mi?



                  x
                •  
                  savaşı savaşla kazanamam barış getiririm savaşlarıma ve o zaman gerçekten kazanırım



                    X
                  •  
                    o kadar farklı düşünüosun ki benden.ama haklısın belki de.çünkü düşünüyorum da, bu zamana kadar hep savaştım.ama hep.bilmiyorum belki ismimden, belki de düşüncelerimden geliyo bu anarşikliğim.ama hep savaştım ve hep yenildim sanırım.hep mücadele ettim hep yenildim.yada ben yenilmedim de karşı taraf çekildi.işte o zaman o savaşın da anlamı kalmadı tabi.



                      Y
                    • büyük savaşlar var içlerimize



                        x
                      •  
                        belkide gerçekten savaşırken bi durup, barış getirip, ne olucak bakmak lazım



                          Y

                        • evet çünkü savaş aslında barışı bekler



                          sen ona savaş verdikçe durulmaz her seferinde daha güçlenerek vurur seni



                          yokluğu da bir o kadar yıkıcı olur lakin barış geldiği zaman gerçek baharı yaşarsın



                          düşünsene deniz küçücük çocuklar tecavüze uğruyor bu dünyada



                          onları nasıl savaşçı yapacaksın



                          açlıktan bebekleri ölen anneleri nasıl direndireceksin hayata karşı



                          oğullarını savaşlarda kaybetmişlere



                          ya da işkenceyle aklını kaybetmişleri nasıl savaştıracaksın



                          hepimizin istediği şey barış ise bu işte bir yanlışlık var



                          çünkü biz hala kötülerle savaşıyoruz



                          halbuki barışı getirsek



                          belki daha kalıcı olur bazı güzellikler



                          sevginin bir şekli yok gerçekten



                          herkes sevebilir dünyadaki en kötü insan bile



                          ona izin vermek lazım



                          sadece



                          onunla savaşmamak gerek



                          elbet ki sinirlerimiz bizi yıpratacak hep doğruyu güzeli arayacağız mutluluğu



                          çok doğru yapmak isterken çok hata yapacağız bu doğanın kanunu



                          bunu anlayıp kendinle barışı imzaladın mı gerisi de geliyor



                            X
                          •  
                            dediklerin o kadar değerli şeyler ki,



                            ve sanki yaşanmışlık var bunlarda



                            ve bence bunlar değerlendirilmeyi hak ediyor



                            diyorum ya, şuana kadar hep savaşmış, hep mücadele etmiş birine barışı anlatıyosun.ki barış benim için çoğu zaman mücadeleden dönmek, pes etmek ve zayıflık olarak yer etmiştir zihnimde



                            ama diyorum ya, hem bunları senin söylemen çok önemli.



                            Y

                          • boşa mı savaştın o zaman barışın olmadığına inanarak... neden benim söylemem önemli?



                            ki barış için dönek olmak, zavallı olmak, yenilmek asıl madalyadır benim için



                              x
                            •  
                              bilmiyorum ki.yazdıklarını okuduktan sonra kendime hep bişeyler için savaşmışsın deniz, mücadele etmişsin.hiç barış yolunu denememişsin.belki de denesen, o zaman kazanaacaktın dedim.evet, sanırım boşa savaşmışım.senin söylemen önemli çünkü diyorum ya, nedense senin bunları söylemenin nedeni olarak bişeyler yaşadığını var sayıyorum.



                                Y
                              •  
                                yanlışlık nerede biliyor musun bize savaş diye barışı anlattılar yıllarca ve barışı savaş olarak soktular gözümüze biz doğru yerde savaştığımıza inanan savaşçılar bundan yanıldık hep



                                  X
                                •  
                                  hislerime hep güvenmişimdir. ve hiç de yanılmadım



                                    Y
                                  •  
                                    evet çünkü hislerin atalarından geliyor onlar her zaman sana doğruyu söyler çünkü senin içinde binlerce ata yaşadı hepsi senin bilincinin şuan deneyimlediğini yaşayıp öldü ve sana içsel bir ses olarak geri döndü



                                    yani bilimsel açılımı dna ve rna da ki kodlar sayesinde varolan bilincine yön veriyorlar



                                      X
                                    •  
                                      şuan azcık daha kassan aşkı bilimsel olarak açıklayabilirsin, biliyosun dimi?



                                        Y
                                      •  
                                        kasmadan da açıklayabilirim kuzucum



                                          X
                                        •  



                                          çok iddialısınız hanımefendi



                                            Y
                                          •  
                                            hayat iddialı ben seyircisiyim



                                            sadece iyi bir seyirci



                                              X
                                            •  
                                              peki açıklamanı istesem? bunu benimle paylaşırmısın?



                                                Y
                                              •  
                                                aşkı mı ?



                                                  X
                                                •  
                                                  evet



                                                  çok realist gördüm sizi



                                                    Y
                                                  •  
                                                    benimki lafsalatası bildiğin pek de bildiğimden değil aslında



                                                      X
                                                    •  
                                                      kıvırma kıvırmaa



                                                        Y
                                                      •  
                                                        aşkı hep varolmadığı yerde güzel buldum ben



                                                        hani nazım diyor ya en güzel çocuk henüz doğmadı diye



                                                        öyle yani



                                                          X
                                                        •  
                                                          neyse neyse konuyu değiştirelim bence



                                                            Y
                                                          •  
                                                            yani aşk konusunda gerçekten sözle anlatamam belki bir bakışla belki bir kediyi severken



                                                            hep güçlü yanlara aşık oluruz ya ben hep çirkin yanlarımı güçsüz yanlarımı sevmek istedim kendimde



                                                            çok karışık yani



                                                             X
                                                          •  
                                                            "hayattaki en güzel şey, tm kusurlarınızı bilmesine rağmen, sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olmasıdır" diye bi söz görmüştüm biyerde

                                                          • Kavuşmalarım

                                                            içimde her ayrılık bir kavuşmadır aslında
                                                            kimse bir yere gitmez
                                                            ya da kaybolmaz

                                                            bittikçe  çoğaltırım her hikayeyi

                                                            ölü toprakla
                                                            gerçek yalanla
                                                            savaş barışla
                                                            orospu azizeyle
                                                            zaaflar güçle
                                                            aşk nefretle

                                                            kavuşur


                                                            eski ruh yeni bir bedenle
                                                            eski şarkılar yeni zamanlarla
                                                            birbirine kavuşurlar

                                                            açar kollarını eski hikayem, yenilere

                                                            bilirim
                                                            her yalnızlık biraz çoğaltır beni

                                                            doğru ya sen bilir misin?

                                                            her yalnız, çok kalabalıktır

                                                            her kalabalığın yalnızlığını da bilirim

                                                            her korkak, cesurdur aynı zamanda

                                                            kaybettiklerimi biriktirdikçe
                                                            kavuşur çoklarım

                                                            çok dost
                                                            çok aşk
                                                            çok kahkaha
                                                            çok gözyaşı
                                                            çok mektup
                                                            çok şarkılar
                                                            hepsi çok kavuşurlar

                                                            bir gider ve  binlerim kavuşur

                                                            rüzgar, saçlarıma
                                                            hatalarım,  doğrularıma

                                                            açar kollarını ayrılıklar bana
                                                            yeni kavuşmalara



                                                            Evvel Zaman

                                                            'Evvel zaman içinde bir yerlerde, tek arzusu daha fazlasını öğrenmek olan o kızı hatırlıyorum da şimdi, acıları, isyanları, heyecanları ve zaferleri bu dünyaya birkaç beden büyük olan o kızı hatırlıyorum da şimdi, sanki hatırladıklarım benim geçmişim değil. Hep, hepsini isterken kaç hayat yaşadım şimdiye kadar ve şimdi kaçına yabancıyım bu hayatların.'

                                                            Fuls yazmış bir masalın evvel zaman içinden cümlesini... Fuls yollarımız kesişir mi? Bu gezegende ya da bir diğerinde. Birlikte dinler miyiz Leonard Cohen

                                                            http://fulsyaziyor.com/2013/03/13/giris/#more-16

                                                            1 Kasım 2013 Cuma

                                                            Bugün mutluluk için ne yaptın?

                                                            Ne güzel soru değil mi? Her zaman birinin gelip bizi bulmasını, başımıza güzel olayların gelmesini (para,aşk,iyi bir sağlık, beğenilme, tatmin olma) gelmesini bekliyoruz.Bekledikçe de tren öküz ilişkisi arasında gidip geliyoruz. Bir yemeği kötü yapmaktan, çamaşırları yanlış yıkamaktan, işyerinde verilen bir işi eksik yapmaktan,iyi bir evlat, eş olmamaktan, çocuğu iyi bir okula gönderememekten, orgazm olamamaktan, zengin olamamaktan bu yarış uzayıp  gider sonsuz bir denizde karayı arayanlarız.
                                                            Mutsuz olmaya, yalnız hissetmeye ne kadar meraklıyız. Böyle hissettikçe de hayattan elimizi ayağımızı çekiyoruz.  Oysa dünya insanoğlunun kurduğu bir yer değil. O yüzden adaletsizlikle, savaşlarla, kötülüklerle uğraşmayı bıraktım ben uğraştıkça onlar içimde güç kazanıyordu. Hatta mutlu olma, doğru olma gibi kavramları da bıraktım. Ben bıraktıkça herşey daha adaletli daha güzelleşerek geri geldi. Herkes bir şekilde varolma savaşı veriyordu, herkes haklıydı. Ne bilim organik tarımı savunup mc de hamburger yemek, sağlıklı hava için savaşıp sigara içmek, özgünlükten bahsedip copy paste iş yapmak hepsi anlam kazandı. Ben ne kadar derindeysem karşımdakinin de derinliğini o kadar görebiliyordum. Böyle kafadaki gözlüğü unutup her yerde arama durumu var ya işte varolma da böyle bir şey. Zaten ne yaparsan yap varsın, iyi kötü, canlı, ölü. Varsın hep varoldun ve varolacaksın.

                                                            Aramayı bırakıp sadece izlemeye başlayınca rahatlıyor insan. Ve ne yaşarsa yaşasın içinde bütün hikayelere yansıyan olduğu da anlıyor.Aranılan şeyler kayıptı. Mutlu olmak için meli- malı- eklerini atmak gerekti. Sevgi her şekle, her duruma bürünebilirdi. Sınır çizdiğim an sevgimden eksilttiğimi anladım. Hayatta ise 'Olacak olanı, Olmuş olanı' değil de 'Olanı' ne ise onu sevmeyi öğreniyorum.