sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sevgi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Haziran 2014 Pazar

SADECE 3 DAKİKACIK

Köpek balıklarının sadece yüzgeçlerinden çorba yapmak için avladıklarını anlatan belgeselde bir kase çorba yaklaşık 100 dolar... Kosta Rika kıyısındaki yerel balıkçıların köpek balıklarının yüzgeçlerini söküp bedenlerini suda bırakıyorlar yüzgeçleri olmayan köpek balıkları boğularak denizin dibinde can veriyorlar. 'Ne, nasıl değişebilir?' sorusunun cevabı sanırım bir zihin meselesi ne zaman tükettiğimiz şeylerin hikayelerini bilip işkence ve acıyla dolu besin ve diğer tüketim malzemelerini biz kendi evimizde tüketmeyi ret ederiz işte o zaman her şey yavaş yavaş yoluna girer... 
Sanırım başta kendimize yalan söylememekle başlıyor. Bu belgeseli izleyip yarım saat sonra acıktığımızda hazır bir yiyecek ısmarlamak belgeselde gösterilenleri bir inkar şeklidir. 
Ve unutmayın insan evrenin mikro şeklidir yediğimiz ve hissettiğimiz  her şeyin şeklini alırız.
Kendi yemlerinden ve doğadan mahrum yetiştirilen tavukların bugün acıları vücudumuza antibiyotiklere karşı direncimizi kırarak, küçücük bedenlerde tümörlerin çoğalmasıyla geçiyor.  Hepimizin hayat şartları orta sınıf değil herkesin imkanları eşit hiç değil evine ekmek götürmeye çalışırken birisine gıda sektörünü anlatmak pek mantıklı gelmiyor. Üreticilerde zaten bunu istiyor biz kendi açlık sınırlarımızda intihar şekline benzer bir beslenme tarzıyla ne yediğimize değil de ne kadar harcadığımızı hesaplarsak içeriğinden o kadar uzaklaşıp sorgulamadan tüketiyoruz. Her şey ne kadar hızlı değil mi? 3 dakika da pişen makarnalar 3 dakikada hızlı çorbalar bize beslenmek için koskoca 3 dakika veriyorlar. Ürünlerin nerede nasıl üretildiği kimin umurunda olsun ki o malzemeyi alması bile daha uzun sürdü pişirmesi 3 dakika kimse bununla ilgilenmez. Şimdi hepimizin düşünmesi gereken bir şey var. Emek verilmiş yemeklerimizi nasıl hazırladığımızı düşünmemiz gerek ve yemeğin içine neler kattığımızı... 3 çeşit yemeğin pişip sofrada ailemizde oturup en az 25 dakika süren zamanları ve 3 dakikalık yemek anlarımızı... Yalnız da yaşanabilir ama bu soframıza yani bedenimize özen göstermemize engel değil. 

Dalından olgun elmayı koparıp yediğimiz an ile buzhanede 1 yıl bekletilmiş market elmasını yediğimiz an arasındaki farkı düşünelim lütfen...

Evet kimse standart olarak elma bahçeli bir yerde yaşamıyor fakat iyileşme kendi mutfağımıza giren ürünlere dikkat etmekten başlıyor eğer üreticilerin bugün ürettiklerine hayır dersek olması gerekeni üretmek zorunda kalacaklar. Bu zincir hepimizin evinin içinden geçiyor... 

Sevdiklerimizi ve kendimizi gıda terörüne kurban vermeden, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeye çalışmamız bize sağlıklı ve mutlu anlar vaat ediyor. 


Bir daha ki belgeselde yine gıda sektörü ile alakalı olacak efem 










26 Mart 2014 Çarşamba

Gibi Gibi





Yaz günü bütün gün  sokakta oynayıp kan ter içinde kaldığımız  mahallenin amcası hepimizin dedesi


Rüstem Amcanın dondurma alıp hepimizi mutlu ettiği anlarda ki gibi




Mahallenin yengesi Fadime Yengesi salçalı ekmeklerini yediğim anlardaki gibi




Babamın ben daha gazoz diyemeden gazoz aldığı zamanlardaki gibi




Halamın beni ayaklarında salladığı anlardaki gibi




Yanartaş oynarken bütün taşları topla vurduğum zamanlardaki gibi




Okulda ilk 5 imi aldığım zaman gibi




Arife gecesi yeni ayakkabılarımı yastığımın altına koyduğum anlardaki gibi






Giymediğim pantolonumun cebinden çıkan parayı gördüğüm andaki gibi




Baharın ağaçlardaki ilk tomurcuklarını açtığını gördüğüm andaki gibi




O küçük şehirde biz yaz akşamı deniz kıyısında otların içinden çıkan bir sürü ateşböceğini izlediğim anlardaki gibi




Annemin patates köfte yaptığı akşam yemeklerini yediğim zamanlardaki gibi




Soğuk kış gecelerinde ışıkların kesilip babamın mum ışığındaki masal anlatışını dinlediğim gibi




Sabah uyanıp pencereye koşup çatılarda karları gördüğüm an gibi




Yavru kedileri bulup eve gizlice aldığım ne olur bizimle kalsın diye anneme yalvardığım günlerdeki gibi






Eve ağlayarak girdiğimde halamın göğsüne yatıp kokladığım günlerdeki gibi




Şeker Bayramında poşetler dolusu şeker topladığım, Paskalya Bayramında Ermeni Komşu Teyzenin boyalı yumurtalarını aldığım zamanlardaki gibi




Hadi geç oldu diye bağıran anneme hayır biraz daha oynayayım dediğimde 'peki' dediğini duyduğum an gibi




Babamın düştüğümde ellerimi tutup geçecek deyip öptüğü andaki gibi




Kar yağdığında okulların tatil oluşunu öğrendiğim gibi




Eminönü nden bir kutu sakızı anneme aldırıp mahallede kolinin üstünde satıp ilk paramı kazandığım zaman gibi




Zillere basıp kaçtığımız yaz gecelerdeki gibi






Kardeşimle uykumuzun kaçtığı gülme krizinden uyuyamadığımız zamanlardaki gibi




Yeni bir bebeği kucağıma aldığım an gibi




İlk şarabımı içip sarhoş olduğum gibi




İçimin sıkıntıdan un ufak olduğu anlarda günbatımını izleyip umutlandığım zaman gibi




Alime Teyze ile tanışıp arkadaş olup 87 yıllık hayatını dinleyip babaannemi gözlerinde gördüğüm an gibi




Ağız dolusu güldüğüm arkadaş buluşmalarında olduğum gibi




Söğüt ağacının sevgiye eğilir gibi toprağa eğildiğini gördüğüm zaman gibi


Nazım'ın ilk defa şiirlerini okuyup ağladığım an gibi




Denize vurmuş yakamoza bakıp türkü mırıldandığım geceler gibi


çocukluğum gibi




Seni Seviyorum...

















2 Şubat 2014 Pazar

Diegolar...

Senden niye vazgeçtim Diego!

Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.

Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.

Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.

Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.

Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.

Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.

Bencil olduğun için vazgeçtim.

Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.

Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.

Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.

Frida Kahlo


Frida

6 Aralık 2013 Cuma

6 Aralık Nelson ve Yeni Bir Hayata Doğmak

1918-2013 Nelson Mandela bugün başka bir hayata gözlerini açtı


'Hiçkimse başkasından renginden, dininden, veya kültüründen dolayı nefret ederek doğmaz. Insanlar nefret etmeyi öğrenirler. Eğer nefret etmeyi öğrenmişlerse, sevmeyi de öğrenebilirler. Sevmek insan kalbine nefretten çok daha yakındır.' Nelson Mandela