16 Kasım 2013 Cumartesi

Deli Deli Küpeli



'Delilik, belki de özgürlüğe açılan bir kapıydı. Bu kapıdan geçmek isteyen biz akıllılara kapılar sonuna kadar açılmıştı...'

Aklımdan bu cümle geçerken mutfakta bulaşıkları topluyordum, içimden devam ettim. 'Hatta belki de özgürlüğün sanıldığı gibi temiz bir kokusu da yoktu.'

Sonrasında dün izlediğim videolardan biri geldi aklıma, bilimsel olarak kuantum teorisini anlatan bu video da Prof Amca  ''Elektronlar arasında ayrılık yoktur. Daha da fazlası insanlar arasında da ayrılık yoktur. BİREYSELLİK BİR İLLÜZYON'dur.' diyordu. Bir telefon konuşmasında ağzımdan dökülenler geçti içimden sonra da

'Sevgiyi aradığımız her an  kendimize bizde olmadığını söylüyoruz. Kafadaki gözlüğü unutup evin her yerinde aramak gibi.  Sahip olmaya çalıştıkça da  kaybetme serüvenine doğru yol alıyoruz. Hele ki korkularımız belki de bizi biz yapan o korkuları sahiplenmedikçe iyicene kendimize yabancılaşıyoruz. Her şeyi olduğu gibi kabul etmediğimiz her an sevgiyi de kendimizden uzaklaştırıyoruz.'

ve devam ediyorum,

'Sevgi zaten güzeli ve güçlüyü istemiyor, içlerimizdeki çirkinleri sevdirme çabasında şekilsiz, vücudsuz, kelimesiz olanı olduğu gibi ve de ne şekil alacaksa alsın her şekli ile kabul etmek istiyor. O yüzden mutsuzluklarımız besleniyor da besleniyor. İçimizdeki çirkini sevmeyi cesaret edemiyoruz. Ne zaman iki kişi çirkinlerini sevmeye başlıyor o zaman gerçek sevgi ortaya çıkıyor.  Yani güzelken, iyi para kazanırken, gençken, sağlıklı iken değil; geleceğin getireceği belirsizlikle barış geliyor. '


'Deli deli küpeli' sözüne sadık

Kendi sözlerimi kendi kulaklarıma küpe ederek

Açıyorum kalbimi,

Çirkinlerimi sevmeye başlıyorum...

Güzelliğim de senden çirkinliğimde senden ey güzel hayat diyorum.
 

Ve biliyorum ki hayatta birisi diğer bir kişinin ona göre 'eksikliğinden, yanlışlarından, yalnızlıklarından,hatalarından' bahsederken aslında kendi içindeki eksiklik havuzuna dalıyor. Sevilmeye bir o kadar aç... Ona da açıyorum kalbimi...

Ve Pek Sayın Küpeliler burada yazıma son veriyorum başka bir küpeli yazı da görüşmek dileğiyle hepinizi canlarınızdan öpüyorum...




Kuantum ile ilgili videoyu da izlemek isteyenler için

13 Kasım 2013 Çarşamba

Laf Salatası

'çarpım tablosu ezberleyememe'dir'
'Nöronların elele tutunamaması'dır'
'Hocam ne olacak bu çocuğun hali'dir'
'Sınava sabahta çalışırım'dır '
'Kopyayı hocaya kaptırma'dır'
'Sigara dudakta yakalanma'dır'
'dur sen yanlış anladın'dır.'
 'aslında ben seni çok seviyorum da belli edemiyorum'dur'
'son bardağı içmeyecektim hacı'dır'
'bende tam seni arıyordum'dur'
'sen çok iyisin de ben sana göre değilim'dir'
 ' rüyamda seni gördüm üzgündün hayrola'dır'
 'O iş kolay hallederiz'dir'
 'o kadar makyaj bende de olsa'dır'
 'aslında çok yetenekliydim de elimden tutan olmadı'dır'
'ben ona bin basarım di mi'dir'
'Sen bana ver ben sana sonra öderim'dir'
'çok iyidir tanısan çok seversin'dir '
'o benden değil ben ondan ayrıldım'dır'
 'Şu fırtıda alayım kalkarız'dır'
'sen önden git ben 5 dakkaya geliyorum'dur'
 'beni bir arasın gör bak neler diyeceğim'dir'
'Dibi tutmuş ben unutmadım'dır'
'bende de olsa dükkan senin'dir'
'O kadar tuttum kapıya gelince gitti'dir'
'aslında bitmişti ama 'dır
'bu sefer gerçekten ayrıldık'dır'
'zaten içime de sinmemişti'dir'

Nero Pero

Sanırım biz sülalece camii duvarına işedik. Anneden sonra dayımı da doktorlara emanet ettik sağ salim de aldık sağolsunlar... Hayat böyle kafasına göre takılıyor bende izlemelerdeyim. Nereden geldiğini bilemediğim ansızın beliren mizah duygum ile en zor anların üstünden sekiyorum.  Annem namı değer Nero yaşadıklarından ötürü hala oryantasyon problemi yaşıyor. Cama bakıp 'gelip alacaklar beni' 'geldileeerrrr'  'annemi istiyorum' tarzındaki cümlelerinden de az çok nasıl bir ruh haline büründüğünü anlayabildim. Böyle durumlarda en iyi yöntem yine mizahla sekiliyor. Bu hem hasta için hem yakınları için en büyük sekici yöntem. Burada kişi ile dalga geçmekten bahsetmiyorum, durum ile dalga geçmekten bahsediyorum. Mesela annem korkup başını arkama sakladığında 'geldilleerr sakla beni' dediğinde terliği çıkarıp nereden geldiğini bilmediklerime savurup 'sizi gidiler hadi gidin bakim vermem Nero'yu' dediğimde kafasını kaldırıp bana bakıp kahkahayı basıyor. Geçen yıllarda da annemle ilgili bir yoğun bakım maceramızda eve geldiğinde  yerlerde olmayan balonları bana  patlatırıyordu, Arkasından geçmiş olsun ziyaretine gelen eski mantitoma  bakıp- o piti piti karamela sepeti diye şarkı söylemesi de ortamın onun için  ne kadar eğlenceli olduğunu anlatıyordu.(sonradan çocuk telefonlarıma çıkmamıştı nedenini şimdi anlıyom) Zihni işte bir noktadan sonra kendi algısında yeni bir gerçeklik oluşturuyor. Bize de ona ayak uydurmak kalıyor. Yani hayatta her şey çok güzel, düzenli, çok sağlıklı ya da çook normal olmak zorunda değil. Hele ki mutlu olmak için bazı şeylerin dağınık kalması, çirkin olması, olduğu gibi kabul görmesinden yanayım.  Bizim hikayemizde de balon patlatmak, terlik fırlatmak, mantitodan olmak olsun. Yeter ki gönüller bir olsun a dostlar... Hastalıklarınızdan öperim...