10 Temmuz 2014 Perşembe

BİR EN BÜYÜKTÜR!

İki çocuğu olan annenin bir çocuğu ölüyor ama o ölüsünü de evinde diriymiş gibi saklıyor. Neden? Çünkü aldığı iki kişilik gıda bir çocuğa bile zor yetiyor. O ölü çocuğun da istihkakını alıyor, yaşayan çocuğuna vermek üzere''
2009 verilerine göre

'Altı milyar nüfusa ev sahipliği yapan dünyada, 800 milyon insan yetersiz beslenmekte,  her gün 16 bini çocuk olmak üzere 25 bin kişi açlık ve açlığa bağlı sebeplerden ötürü ölmektedir. Bir yanda lüks tüketim ve silah teknolojisi için dünyanın kaynakları hoyratça sömürülürken, diğer yanda açlık nedeniyle her dört saniyede bir kişi ölmekte
dir.  Her yıl 11 milyon çocuk açlığa bağlı sorunlardan dolayı beş yaşına gelmeden hayatını kaybetmektedir. '


'Sadece Hindistan’da GDO’lu ekim nedeniyle son 10 yılda 250 binden fazla çiftçi intihar etmek zorunda oldu. '

DÜNYADA 1 MİLYAR İNSAN AÇ YANİ BEN BU SATIRLARI YAZARKEN SEN BU SATIRLARI OKURKEN AÇLIKTAN İNSANLAR ÖLMEYE DEVAM EDİYOR.

SANİYELER İÇİNDE...



Ben kendi adıma insanoğlunun bu utanç tablosunda payımın olduğunu biliyorum. Fazla tüketim ve israf...

Mağazalarda beni gülen suratlarıyla karşılayan insanların arkasındaki ölü bedenlerin...

Giydiğim kotta işçinin kanlı son nefesinin...

Restoranlarda yediklerimin yiyecek olmadıklarını artık biliyorum...

Bu köle düzenine karşı yapabileceğim tek bir şey var.

Kendimi değiştirmek, alışkanlıklarımı değiştirmek...

Zenginlik algısının bilgi ile ölçüldüğünü her defasında yinelemek...

Sadeliğimin, varoluşumun armağanı olduğunu altında gökkuşağını bulacağımı biliyorum.

'BİR EN BÜYÜKTÜR' demişti çok sevdiğim birisi... BİR OLMAZSA İKİ OLMAZ ÜÇ OLMAZ DÖRT OLMAZ  BİNLER OLMAZ'

Şimdi 1 MİLYAR İNSANIN aç olduğunu biliyorum ve kendime ona göre yaşayacağıma söz veriyorum...

Kaynak: http://www.dunyagida.com.tr/haber.php?nid=906
Kaynak: http://www.gidahareketi.org/1-Milyari-Bulan-Acligin-Sebebi-Ne--521-haberi.aspx
http://blog.milliyet.com.tr/dunyada-ve-ulkemizde-aclik/Blog/?BlogNo=391603
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/62120-7-dolarlk-banz-bir-cocuun-hayatn-kurtarabilir

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Sarımsak Ve Limon

Şimdi bayağı okudum gene her kafadan ses çıkmış kimisi süper ötesi iksir demiş kimisi başka türlü bu da demek oluyor ki yine kendi deneyimlerimize kaldı işler bakalım yarın hemen gidip şu tarifi uygulamaya başlıyorum

Kan inceltici kullananlar denemesin,düşük tansiyon problemi olanlar kullanmamalı

Malzemeler

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu
- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu’da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)
- Ağzı sıkı kapanan 2 litrelik kavanoz cam olmasına özen gösteriniz lütfen 
HAZIRLANIŞI
2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.
25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu hergün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs. katmayın)
1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu
önlüyor.
2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.
3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.
4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve oniki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini
yapıyor.
5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin
yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.
6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.
7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor.

29 Haziran 2014 Pazar

SADECE 3 DAKİKACIK

Köpek balıklarının sadece yüzgeçlerinden çorba yapmak için avladıklarını anlatan belgeselde bir kase çorba yaklaşık 100 dolar... Kosta Rika kıyısındaki yerel balıkçıların köpek balıklarının yüzgeçlerini söküp bedenlerini suda bırakıyorlar yüzgeçleri olmayan köpek balıkları boğularak denizin dibinde can veriyorlar. 'Ne, nasıl değişebilir?' sorusunun cevabı sanırım bir zihin meselesi ne zaman tükettiğimiz şeylerin hikayelerini bilip işkence ve acıyla dolu besin ve diğer tüketim malzemelerini biz kendi evimizde tüketmeyi ret ederiz işte o zaman her şey yavaş yavaş yoluna girer... 
Sanırım başta kendimize yalan söylememekle başlıyor. Bu belgeseli izleyip yarım saat sonra acıktığımızda hazır bir yiyecek ısmarlamak belgeselde gösterilenleri bir inkar şeklidir. 
Ve unutmayın insan evrenin mikro şeklidir yediğimiz ve hissettiğimiz  her şeyin şeklini alırız.
Kendi yemlerinden ve doğadan mahrum yetiştirilen tavukların bugün acıları vücudumuza antibiyotiklere karşı direncimizi kırarak, küçücük bedenlerde tümörlerin çoğalmasıyla geçiyor.  Hepimizin hayat şartları orta sınıf değil herkesin imkanları eşit hiç değil evine ekmek götürmeye çalışırken birisine gıda sektörünü anlatmak pek mantıklı gelmiyor. Üreticilerde zaten bunu istiyor biz kendi açlık sınırlarımızda intihar şekline benzer bir beslenme tarzıyla ne yediğimize değil de ne kadar harcadığımızı hesaplarsak içeriğinden o kadar uzaklaşıp sorgulamadan tüketiyoruz. Her şey ne kadar hızlı değil mi? 3 dakika da pişen makarnalar 3 dakikada hızlı çorbalar bize beslenmek için koskoca 3 dakika veriyorlar. Ürünlerin nerede nasıl üretildiği kimin umurunda olsun ki o malzemeyi alması bile daha uzun sürdü pişirmesi 3 dakika kimse bununla ilgilenmez. Şimdi hepimizin düşünmesi gereken bir şey var. Emek verilmiş yemeklerimizi nasıl hazırladığımızı düşünmemiz gerek ve yemeğin içine neler kattığımızı... 3 çeşit yemeğin pişip sofrada ailemizde oturup en az 25 dakika süren zamanları ve 3 dakikalık yemek anlarımızı... Yalnız da yaşanabilir ama bu soframıza yani bedenimize özen göstermemize engel değil. 

Dalından olgun elmayı koparıp yediğimiz an ile buzhanede 1 yıl bekletilmiş market elmasını yediğimiz an arasındaki farkı düşünelim lütfen...

Evet kimse standart olarak elma bahçeli bir yerde yaşamıyor fakat iyileşme kendi mutfağımıza giren ürünlere dikkat etmekten başlıyor eğer üreticilerin bugün ürettiklerine hayır dersek olması gerekeni üretmek zorunda kalacaklar. Bu zincir hepimizin evinin içinden geçiyor... 

Sevdiklerimizi ve kendimizi gıda terörüne kurban vermeden, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeye çalışmamız bize sağlıklı ve mutlu anlar vaat ediyor. 


Bir daha ki belgeselde yine gıda sektörü ile alakalı olacak efem