Biraz isyan, kızgınlık içindeki kırgın ben, bu söze o kadar karşı çıkıyordum ki her seferinde içimde 'hayır bu böyle olmamalı, insan hayal ettiklerini yapabilmeli yoksa ne anlamı var ki o zaman neden aklım var.'diyordum. Zaman, babamın dediğini yıllar sonra anlamamı sağladı. Bir formülü vardı. Hayallerini ulaşabileceğin bir noktaya çek diyordu. Bu dünyayı gezmekse eğer bunun için onun sana gelmesini bekleme sen ona doğru adım at eğer olmazsa üzülme sen ona doğru giderken başına gelenler yolunu değiştirebilir seni yoldan atabilir önemli olan senin o yolda olman..Formül: Cesaret, Yola Çıkmak, İlerlemek... Gerisini bırak hayat düşünsün.
Başıma gelenler, hayallerimdeki serüvenden beni her geçen gün uzaklaştırırken içime doğru bir serüvene doğru itti. Kendi içimde bilmediğim, tanımadığım o kadar yer vardı ki fark ettikçe en büyük serüvenin insanların kendi içlerinde bilmedikleri, merak ettikleri ve tanımaya çalıştıkları 'BEN' olduğunu düşünmeye başladım.
İnto The Wild filmini izlediğimde oradaki Alexander Supertramp gibi biriydim. O da her şeyi geride bırakıp Alaska'ya doğru yola çıkmıştı. Aslında yolculuk boyunca dışarıdan çok kendi içinde bir serüvende ilerliyordu. Ailesinden, sistemden, ne yaşamak istediğinden yani kendisine ait her şeyi tanımaya çıkmıştı. Yalnız çıktığı bu yolculuğun sonunda da mükemmel bir sonuca varıyordu. ( Bu arada gerçek bir yaşam öyküsü )
Tutkum olan dünyayı gezmeyi de bırakmış değilim. Çünkü ben zaten yoldayım...
Bütün gece bloğu okumak
YanıtlaSilUmarım iyi gelmiştir
Sil