23 Ocak 2014 Perşembe

ŞİDDET!


Bir şiddet hikayesini uzun uzun anlatmayacağım lakin insanoğlunun şiddet konusundaki yanlış algısında en ufak bir değişikliğe yol açarsa bu yazı ne ala...


Bakın şiddetin tanımı aşağıdaki gibidir, ben bunu da kabul ederekten kişilerin kendilerine uyguladıkları şiddeti yazmak istiyorum. Birkaç örnek ile uzun uzun yazmadan bahsedeceğim çünkü bunu yaşamayan kimse yok...


'Aile içi şiddet, bir aile üyesinin; diğer üyesi veya eski üyesine karşı fiziksel ya da psikolojik olarak hükmetme ya da zarar vermesidir.
Fiziksel istismar ve çocuk istismarı; aile içi şiddetinin de bir parçası olabilir. Ancak çocuklara karşı yapılan şiddet eylemleri, çocuk istismarı altında incelenir. Her ne kadar göz ardı edilse de; fiziksel ve cinsel şiddet istismarlarının %90'ı aile bireyleri tarafından yapılmaktadır.[1]
Çeşitli ülkelerde Aile içi şiddet'e bakış açısı oldukça değişiktir. Birçok toplum ve dini inanışlar arasında da farklılıklar bulunmaktadır.
Kaynak: 

Türkiye'den şiddet örneklerine lütfen http://www.siddethikayeleri.com/ bu linkten bakınız burada çok detaylandırmadan geçiyorum. 

Neyse gelelim iç şiddete, bence hayattaki en büyük şiddet türü  insanın kendisine yaptığı İÇ SES şiddetidir. Yaşamın içindeki olaylar aslında kişisel değildir. Algılarımız onları kendi çıkarlarına göre anlamlandırır. Bir bardak su gerçek anlamda sadece bir bardak sudur. ona anlam katan bizleriz. Yarı dolu bardak, soğuk su, kirli, temiz algı ölçülerimize göre isimlendiririz. Bu çok temel bir örnek olmakla birlikte bütün bir hayatı bu bardak gibi değerlendiririz. Algılarımızda gerçeklerden uzaklaşarak kişiselleştirmeler yapar. Çok mutlu olduğumuz bir dönemde başımıza gelen kötü bir olay bizi çok darlandırmazken depresyon dönemlerimizde lanetlenmişiz gibi kendimizi hırpalarız. Hak arama davasına gireriz kimse bardaktan hak aranamayacağını söyleyemez. Bazı çocuklar açlıktan ölürken bazıları da ellerindeki imkanlarla adam keserler bazıları da okuyup icatlar yapar. Ve biliyor musunuz bir araştırmaya göre hareketlerimizin, seçimlerimizin bir çoğu atalarımızdan aldığımız genlerden geliyor. Yani saldırgan bir kişi, yalancı bir kişi, korkak, özgüvensiz bir bünyenin altında hem çevre faktörü hem de genler yatmaktadır. 

İnsan aslında çokça da ışıktan oluşur, yansıyan ve yansıtandır. Kötü bir çevrede devamlı şiddete maruz kalan birisi istemsiz bir şekilde bunu yansıtmaya da başlar. Aynı kişiyi huzurlu, kendini ifade edebileceği anlaşıldığını düşündüğü yerde çok farklı reaksiyonlar verdiği görülmektedir. Zamanla iç ses değişir, olaylar aynı olsa bile onlara olan yorumlar değişir. Uğradığı tecavüzün, mağdurluğunu aşıp diğer insanlara sevgi dolu bir dönüşüm bile yaşayanlar var. Bunun içinde iş kendisinde başlıyor. Öncelikle yapması gereken tek bir şey var. Kabul etmek...Hayatı tamamen kabul etmeli ardından kendisini kabul etmeli... İyi, kötü, başarılarından çok hatalarına sarılan insanlar mutlu oluyorlar. Ve zamanla o hatalar daha aza iniyor. Tamamen aşanlarda var... 

Yani işin özü tüm dünya üzerinize doğru gelmiyor aslında siz kendi üstünüze çok gidiyorsunuz... Şiddet içinizde başlar ve biter... Ortam, diğer insanlar sadece yansımalardır. Algılarınız değiştikçe bu durumlardan da uzaklaşıp kendinize sağlıklı bir yaşam kurabilirsiniz. 
Ben bunları nereden mi biliyorum...
...






'Benden nefret edenlerden nefret edecek vaktim yok. Çünkü ben, bana değer verenleri sevmekle meşgulüm... (Gabriel Garcia Marquez)'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder